Hakkında mahpus ve siyasi yasak kararı verilen, farklı münasebetlerle soruşturmalara maruz kalan İBB Lideri Ekrem İmamoğlu’na takviye ziyaretleri sürüyor.
Türkiye’nin 81 vilayetinde faaliyet gösteren hemşeri dernekleri, vakıfları, federasyonları ve konfederasyonlarına üye yaklaşık 400 vatandaş da bugün İmamoğlu’nu ziyaret etti. İmamoğlu, takviye ziyaretine gelen yurttaşları, İBB’nin Saraçhane’deki ana yerleşkesinde bulunan Meclis Salonu’nda kabul etti. Burada, CHP İBB Meclis üyeleri Seyfi Erbaş, Orhan Çakır, Ender Günday ve İmamoğlu birer konuşma yaptı.
İmamoğlu, konuşmasında “Şu anda bile bu binanın içinde bulunan kelamım ona müfettiş, bugünün hükümetinin milletvekili adayı, bugünün de müfettişi o denli uydurma işlerle uğraşıyor” dedi. İmamoğlu, müfettişlere, “Öyle uydurma teşebbüslerle hareket ediyorlar ki, Beylikdüzü’nde tam 8-8,5 yıl evvel kapanmış evraklardan dava üretme eforu içerisindeler. Yani bu kente Fatih Sultan Mehmet’in tablosunu kazandırmışız, o tablo üzerinden yolsuzluk arayışları içerisinde. Bu müfettişlere şunu söyleyeceğim: Bugünün iktidarının, hükümetinin yargı eliyle sopası olmaya çalışıyorsunuz, lakin bu milletin yüzüne 4-5 ay sonra bakacak yüzünüz olmayacak” diye konuştu.
“TÜRKİYEMİZİN TAPUSU, BU ÜLKENİN 86 MİLYON VATANDAŞINA AİTTİR”
İmamoğlu, kendisine takviye ziyaretine gelen yurttaşlara hitaben şunları söyledi:
İstanbul, bu kentin 16 milyon insanına aittir. Türkiye’mizin tapusu da bu ülkenin 86 milyon vatandaşına aittir. Ve tabiri caizse, bir meskenden bahsediliyorsa Türkiye, 86 milyon insanımızın konutudur, hiçbirisini birinden ayırt etmeksizin. Ve bu tapu, bize aittir. Münasebetiyle ne bir bireye ilişkin olabilir ne bir kümeye ne bir zümreye ne bir siyasi fikre. Bu türlü bir şeyin mümkünü olmaz. İhtimalini bile kimse aklından geçiremez. Bugün burada bulunan değerli dostlarımız, hanımefendiler, beyefendiler, Türkiye’mizin her noktasından, hatta geçmişine baktığımızda, şu anki coğrafyanın dışına taşan alanlardan bu ülkeyi yurt edinmiş, yüzyıllardır burada yaşayan insanlarımızın karma bir biçimde oluşturduğu bir kentten bahsediyoruz; kadim İstanbul’dan. Ve bu İstanbul, yalnızca Türkiye’nin değil, Avrupa’nın, dünyanın en kıymetli kentlerinden birisidir. Bize nazaran birincisidir. Lakin diyelim ki, dünyanın en kıymetli üç kentinden birisidir, diyelim. Bu sözümüzde yanılmayız.
“YAPILAN MİLLETİN İRADESİNİ YOK SAYMA ÇABASIDIR”
Bu kentin sahibi olan siz değerli hemşerilerimizin. Kendi yörelerinin, kendi ömür biçimlerini, kültürlerinin yaşatılması, yaşanması ve kendi yörelerine katkı sunulması noktasında ihtimamlı bir emek ortaya koyan dernekleri, federasyonları, vakıfları ve onların yöneticilerisiniz. Hakikaten bu demokrasi ismine verilen uğraşta sizi yanı başımızda görmek, sizi bizimle birlikte hissetmek, açıkçası Türkiye’ye verdiğimiz bu iletinin aslında Ekrem İmamoğlu’nun yanında olma sıkıntısı değil, memleketin haysiyet gayreti olduğunun altını çizmek demektir. Zira, bir şahsı makamından hukuksuzca, usulsüzce alma gayreti değildir bu. Milletin iradesini yok sayma uğraşıdır. Bunun ismine ister, ‘Egemenlik kayıtsız koşulsuz milletindir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün o veciz cümlesini temel prensip olarak alalım, ister ismine ulusal irade diyelim; buna hiç kimsenin dokunmaması ve bir halde buna hürmet duymak zorunda olduğunu hissettirmemiz gerekir.
“MİLLETİNİN İRADESİNE ‘HAYIR’ DİYEN BİR ANLAYIŞA, MİLLET YARIN ‘HAYIR’ DER”
Bu manada verdiğiniz çaba kutsaldır, ortaya koyduğunuz dayanak kutsaldır. Bu kutsal gayret, memleketin her neresinde olursa olsun, hangi şartlar altında olursa olsun, milletin iradesine set konulmaya çalışılan ya da bir kayyum ortaya koyulması ortamına karşı da bir duruştur tıpkı vakitte. Kendi milletini yok sayanı, millet yok sayar. Bugün milletinin iradesine ‘hayır’ diyen bir anlayışa, millet yarın ‘hayır’ der. Bu, bugün Ekrem İmamoğlu’na yapılıyor, dün Sayın Cumhurbaşkanı’na yapılmıştı. Yani biz onun yanlış olduğunu yıllardır konuşmadık mı, söylemedik mi? Hala söylemiyor muyuz? Söyledik, söylüyoruz. Hasebiyle bugün yapılan bu yanlışın yapılmaması da kuraldır, elzemdir.
“NE OLDU? ULUSAL İRADEYİ YOK SAYANI, MİLLET DE YOK SAYDI”
İlk günden itibaren, şahsım ismine tek bir an bile keder duymadım. Bunu şöyle örnekliyorum: Malumunuz 31 Mart 2019’da tarihi bir seçim yaşadık İstanbul’da. Hafızalarımızı taze ve canlı tutmalıyız. 31 Mart’ta yaşadığımız seçimden sonra, türlü argümanlarla seçimimizi karalamaya, lekelemeye çalıştılar. Çıktı bir bakan, ‘700 terörist yahut terörle iltisaklı insan tespit ettik’ dedi. Sayı verdi. Televizyonda kayıtları var, açar bulursunuz. Bu argümanlar, 30-40 kişinin yargılanmasına kadar gitti. O yargılamadan da o 30-40 kişi de beraat etti. Günün sonunda, elde var kocaman bir sıfır. Pekala ne oldu? Bir zarfın içine atılan 3 oydan birisi geçersiz, ikisi geçerli oldu. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir insanına bunu tanım edemezsiniz. Pekala ne oldu? Seçim iptal edildi. Bana arkadaşlar diyordu ki o vakit, ‘Başkanım, seçimi iptal ederler mi?’ ‘İnşallah etmezler’ dedim. ‘Ederlerse ne olur?’ ‘Fark atarız, lakin bu beni mutsuz eder’ dedim. ‘Çünkü, bu nitekim demokrasiye büyük bir ihanettir. Ulusal iradeye, milletin iradesine büyük bir ihanettir. Yapılmasını asla dilek etmem, istemem’ dedim. Ve hakikaten iptal edildiği akşam, çok üzgündüm. Lakin tıpkı vakitte oradan sıçramamız gerektiğini, milletimizin ayağa kalkması gerektiğini de biliyordum. Ve sonuçta ne oldu? İstanbul tarihinin en yüksek oy oranıyla milletimiz bizi seçti. Ne oldu? Ulusal iradeyi yok sayanı, millet de yok saydı.
“BU MÜFETTİŞLERE ŞUNU SÖYLEYECEĞİM”
Bu yapılan hukuksuz atılımlar, hukuksuz girişimler… Şu anda bile bu binanın içinde bulunan kelamım ona müfettiş, bugünün hükümetinin milletvekili adayı, bugünün de müfettişi o denli uydurma işlerle uğraşıyor, o denli uydurma teşebbüslerle hareket ediyor ki. Beylikdüzü’nde tam 8-8,5 yıl evvel kapanmış belgelerden dava üretme eforu içerisindeler. Saçma sapan… Yani bu kente Fatih Sultan Mehmet’in tablosunu kazandırmışız, o tablo üzerinden yolsuzluk arayışları içerisinde. Bu müfettişlere şunu söyleyeceğim: Bugünün iktidarının, hükümetinin yargı eliyle sopası olmaya çalışıyorsunuz, fakat bu milletin yüzüne 4-5 ay sonra bakacak yüzünüz olmayacak.
“SAÇMA SAPAN İŞLERİN PEŞİNDE KOŞAN BİR GÜNDEMLE BAŞ BAŞAYIZ”
Ayrıştırmak, kutuplaştırmak, ötekileştirmek; daima bunlarla uğraşıyoruz. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bakın şu mevzuları konuşmak bile züldür. Hakikaten günahtır. Milletimize ihanettir. Biz, öteki işleri konuşmalıyız. 2023’te kişi başı 25 bin doları sağlamış bir ülke olmalıydık. Bunu ben demiyorum. 20 sene evvel, ‘Hedef 2023’ diyen iktidarın sayfasını açın bakın, görürsünüz. Olmalıydık da. Bu milletin, bu memleketin nimetleri var. Trakya’dan Anadolu’ya her köşesi cennet. Biz bu nimetleri milletçe nasıl paylaşırız, nasıl bölüşürüz, birbirimizi nasıl ayağa kaldırırız, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğini nasıl daha uygun yapabiliriz? Bunları konuşmalıyız. Bunları konuşacağımıza, saçma sapan işlerin peşinde koşan bir gündemle baş başayız. Bunu derhal sona erdirmeliyiz, derhal. Bunun partisi olmaz.
“HER PARTİLİNİN OYUNU ALMAK, MUAZZAM BİR ŞEY; KİMİ AYRIŞTIRABİLİRİM ALLAH AŞKINA”
Partimin yahut ittifak partimizin yahut öbür partilerin oy oranlarını az-çok hepimiz biliyoruz. Ben, bu kentte, yüzde 55’e yakın oyla seçilmiş bir Belediye Lideri olarak şunu biliyorum: Her partilinin oyunu aldım. Allah, bana bunu nasip etti. Her partilinin oyunu almak; muazzam bir şey. Münasebetiyle ben, memleketimin tüm beşerlerine kendimi sorumlu hissediyorum. Kimi ayrıştırabilirim Allah aşkına? Kimi kenara koyabilirim? Kime, ‘Sen karşımdasın’ diyebilirim? Asla. Diyemeyiz. Kamu yöneticisi olan, o ahlaka sahip bir insanın o denli bir bahtı, asla olamaz. Onun için ahlaklı, faziletli, hukuka saygılı, bu memleketin gerçek bir bağımsız yargı tertibine sahip olduğu, insanların boşuna mahpus yatmadığı, ulusal iradenin asla ve asla meşakkate uğratılmadığı o günleri daima birlikte, birlikte var edebiliriz. Ve var etmeliyiz. Bundan daima birlikte çıkarlı çıkarız. Bugünlerin süratli geçeceğine inanıyorum. Bugünleri yaşatan, bu sorunları bu millete reva gören… Yalnızca benim değil, benim üzere birçok insanın tahminen bu manada geçmişte canı yandı; hala yanıyor. Ve bu yolda devam ederlerse, bir müddet daha tahminen bizim canımızı sıkmaya devam edecekler, lakin daima birlikte buna son verelim.
“2023, CUMHURİYETE LAYIK OLMA YILIDIR”
Memleketimizin özel bir yılındayız. Cumhuriyet’imizin, devletimizin yüzüncü yıl dönümü. Yüzüncü yıl dönümünde devletimizin, milletimizin, geçmişte hepimizin ceddinin, dedesinin, ninesinin birlikte kuvvetlendirip kurduğu bu hoş memleketin evlatları olarak, Cumhuriyet’e layık olma yılıdır 2023. O denli bir gelecek hazırlamalıyız ki, bizden sonra gelen kuşakların, kardeşçe, bir ortada, bu milletin has birer vatandaşı olduğunu hissettikleri bir ortamda yaşamalarını sağlamalıyız. Bu lakin ismine ‘mahkeme’ diyelim, fakat ismine ‘soruşturma’ diyelim, fakat savcılığa verilen işte ‘terör soruşturması’ diyelim; çeşitli ayrıntılarla bize yapılmaya çalışılan hukuksuz uygulama, tabiri caizse İstanbullunun makamı olan, koltuğu olan o yetkiyi ‘İstanbul’u elinden alacağım’ diyen anlayışa karşı duruşunuz için, hepinize teşekkür ediyorum. Varlığınız elbette bizim için çok değerlidir. 16 milyon insanımızın bu his içerisinde olduğunu düşünüyorum. Yalnızca bana değil, hiç kimseye bu yapılmamalı; yapılamaz. Geçmişte yapılanlar yanlıştı. Bundan sonra da yapılmaması için, daima birlikte bu sistemi, bu sistemi elden geçirmeli ve düzeltmeliyiz, diyorum.”
